Anasayfa    Özgeçmiş    Yazılar    Fotoğraflar    Yorumlar    Duyurular    İletişim      

COSTA RİCA

   COSTA RİCA



BÜYÜLÜ AĞAÇLAR ALTINDA KOSTA RİKA GEZİSİ

5-6-7-8 ARALIK 2013

Cem,Canan ve Deniz’le vedalaşıp gece yarısı kalkacak olan otobüsüme gidiyorum. Ticabus bu civardaki bütün ülkelere giden, iyi organize olmuş güvenilir bir şirket. Yol 15 saat sürecek dendiyse de tabi ki öyle olmadı. Kostarika biletimi alırken ticabus Managua biletimi de almak istedim ama günlerce sonrası bile doluymuş.

Otobüste yerim en arkadaymış ama şansım yaver gitti ve ön taraftan bir kadın, erkek arkadaşının yanına oturmak isteyip benimle yer değiştirdi. Benim yanıma da Kostarikalı genç, şirin bir kız oturdu. Lise son sınıftaymış. Panama’da uçak mühendisliğini kazanmış. Çok güzel İngilizce konuşuyor. Ama ben rica ettim onunla İspanyolca konuştuk ve benim yanlışlarımı düzeltti.



NEŞELİ PARALAR

Otobüs 8 saat sonra sınıra vardı. Ancak yılbaşı tatili için herkes bir yerler gittiği için sınır inanılmaz kalabalıktı. Bir saat kadar bekledikten sonra bizi bavullarımızla birlikte bir odaya aldılar. Ellerindeki listeden Panama ve Kostarikalılar dışındakilerin isimleri okuyup doğum tarihlerini sordular. Bu sırada köpekler bavulları kontrol etti. Gözlerine kestirdikleri 3-4 kişiyi özel odaya alıp dip bucak aradılar. Diğerlerinin bavullarını açtırıp şöyle bir baktılar. Benim tipim çok güvenilir olduğu için bana sen geç dedilerJ))

Oradan işlemler için sıraya gittik. Benim pasaport eski. İlk sayfanın birleştiği yerin bir kısmı açılmış. Adam tutturdu geçemezsin diye. Bir de hızlı konuşuyor anlamıyorum. Elim ayağım dolandı. Hemen panikledim tabi. Ben itiraz ettim. Kostarika seni içeri almaz dedi. Müdürü geldi. Kabul etmezlerse geri döneceksin dedi tamam dedim.

Oradan Kostarika gümrüğüne geçtik. Oradaki genç memur ne kadar kalacaksın dedi dönüş bileti olması gerekirken onu bile sormadı. Bavullar burada tekrar açıldı ve kontrol edildi. Bütün bu işlemler 4 saat sürünce benim otobüs yolculuğumda 20 saati buldu. Bereket otobüs yolculuklarını seviyorum. Etrafı görüyorsun, ülke hakkında bir fikir sahibi oluyorsun. Halkla konuşma imkanın oluyor.

İki sınır arasını yürüyerek geçiyorsun. Çeşitli satıcılar var. Bir tanesi ilginç bir makine ile portakal soyuyor.



KATEDRAL MEYDANI
Akşam saat 6 da otobüs terminalinden bir taksiye biniyorum. Havalı bir şoför. Beni dolap beygiri gibi dolaştırıyor. Dönüp duruyoruz diyorum. o bölgedeki bir otelin önüne getiriyor. Senin gideceğin yer çok uzak taksi parası çok tutar diyor. Adamı boğacağım ama yapacak bir şey yok. Binmişim taksisine. Bir ara durdurup ineyim başka taksiye bineyim diye düşünüyorum ama açıkçası çekiniyorum. Adama ben otelimin parasını verdim diyorum. Ben biliyorum senin oteli diyor ve adrese bakmıyor bile ve tabi beni olmadık başka bir yere götürüyor. Ben artık cıyak cıyak bağırıyorum. Oradan telefon edip tarifi alıyor ve nihayet beni otele getiriyor. 11000 colon tutuyor 10 bin veriyorum. O da sesini çıkarmıyor.

Yer ayırttığım hostelin geniş bir salonu var ve epey tenha. Üç çocuklu bir İtalyan kadın var . burada çocuk yuvası açmayı düşünüyormuş ama evrakları tamamlanmadığı için bir aydır bu hosteldeymiş.


HOSTEL

Ertesi sabah erkenden İstanbul’dan Bora’nın tanıştırdığı İllieana gelip beni alıyor. Kendisi Amerikan elçiliğinde çalışıyor. Hafta sonu manikür için benim olduğum tarafa geliyormuş. Beraber manikürcüye gittik, beni oradan yarım saat uzakta oturduğu evine götürdü beni. Kocaman bir bahçe içinde 4 tane muhteşem villa var. Villalar dört kardeşe aitmiş. . Peynir ,meyva ve şarap içiyor kocası. Oğlu ve İlleana ile keyifli bir sohbet ediyoruz. Oğulları bütün bizim futbol takımlarını biliyor. Burası da Katolik. Bana da soruyorlar. Agnostikim deyince biraz soğukluk oluyor. Pek inanamıyorlar.


Burada çocukların doğum gününde pinyata denilen bir adet var. Şeker dolu bir torbayı bir yere asıyorlar. Sırayla çocuklar sopayla vuruyorlar, sonunda torba yırtılıyor çocuklar da şekerler kapışıyorlar. İlleanaların komşularında da böyle bir parti vardı. En komiği de çocukların kapışması gereken şekerleri büyüklerin de kapışmasıydı.


KATEDRAL

Arturo beni otobüse bırakıyor merkezde gidip Managua otobüs biletimi alıyorum. Bana defalarca sakın yolda yürüme, çok dikkatli ol diye tembih etmelerine rağmen ben biraz da tedirgin yürümeyi seçiyorum. Sokaklar insanlarla dolu. Parklarda konserler var. Cumartesi gecesi herkes dışarıda. Kalabalık yolları seçerek hostele geliyorum.

Buraya Meriç’le buluşmak için geldim. İki gün erken gelmemin sebebi de kuzeyde Monteverde diye bir kasaba var oraya gitmekti. Bilet almamış olsam seve seve Ometepe’de kalacaktım. Gece geç gelince koşuşturmaya gerek yok diye karar verip burada kaldım.

Kostarika’da insanların çoğu siyah değil. Beni görünce Amerikalı mısın diye soruluyor ve İngilizce konuşmaya başlıyorlar Burası Amerikalıların tatile geldikleri bir yer. Daha çok kişi İngilizce biliyor.

Kostarika 1949 yılında ordusunu feshediyor . O zamandan beri demokrasi olan tek Latin Amerika ülkesi. O masrafları eğitim ve sağlığa yatırıyor. Dünyada da ordusu ya da koruyucu devleti olmayan nadir ülkelerden biri. Amerikanın Nikaragua’ya karşı kurduğu kontraları desteklemeyi de kabul etmiyor.

Siyah altın dedikleri kahvenin hemen hemen hepsini starbuck alıyormuş. Bir de İntel firmasının burada çok yatırımı varmış. Bu şirket ülkenin %25 ini istihdam ediyormuş. Ayrıca turizmi de çok gelişmiş. Son zamanlarda ekolojik plantasyonlar gelişiyormuş.

Şehir merkezinde bir katedral ve karşısında bir park var. Parktaki ağaçlar herhalde 3-4 yy lık. Çeşitli kuşlar çeşitli sesler çıkarıyorlar. Parkta oturup kuş seslerini dinliyor,kuşları seyrediyorum. Kuşlar resmen flört ediyorlar burada.)

Parka büyük bir ksilofonla iki yaşlı adam geliyor ve çok güzel müzik yapıyorlar. Parkta biri kalkıp yanlarına gidiyor ve marakasla onlara eşlik ediyor. Daha sonra da bir çift kalkıp dans etmeye başlayınca park iyice şenleniyor.


PARKTA KONSER

Bu arada benim yanımda oturan adam benimle sohbet ediyor. Canıma minnet . İspanyolca konuşacak birini buldum. Bir yandan müzik dinliyoruz bir yandan sohbet ediyoruz. Yavaş yavaş konuşuyor ben anlayayım diye. Kibar bir adam hafiften asılıyor. Yalnızım diyor. İhtiyacın olursa ara diye telefon numarasını veriyor. Çocuklarını falan anlatıyor. Yani burada bir kapım varJ

Büyük ve güzel bir müze var ama 15 gün yılbaşı tatiline girmiş. Bütün turistlerin geldiği zaman kapatmışlar.


BİSİKLETÇİ

Sokaklarda dolaşıyorum. Meydana yakın kapalı bir çarşı var. Orada ne isterseniz var. Keyifle dolaşıyorum. Ayrınca ayaküstü lokantaları var. Öğlen vakti tıklım tıklım. Burası nispeten ucuz ve iyi yemek veren yerler.

Yarın buraya yakın kostarika’nın en meşhur yanardağlarından birine gideceğim. Sabah tek bir otobüs var. Akşamdan durağın yerini öğrenmek istiyorum. Elimde harita gördüğüm polise ,otobüs şirketinin yetkilisine soruyorum. Herkes bir şeyler söylüyor ben onları tam anlamıyorum. Elimdeki haritadan göstermelerini isteyince onlar da garip bir şekilde haritadan anlamıyorlar. Sonunda otobüs şirketinin görevlisi yola çıkıp eliyle tarif ediyor.iki blok git sağa dön diye. Sora sora Bağdat bulunurmuş. Ben de burnumun dibindeki otobüs durağını buluyorum.

Şehir düzenli yollar dar olduğu için tek yön çalışıyor. Trafik çok. Kadınlar çok seksi giyiniyorlar. Çoğu popoları ne kadar kocaman olursa olsun dar taytlar giyiyor. Memeler ortada. Bir de özel bir süslenme yöntemi olarak tırnaklarını dikdörtgen şeklinde uzatıyorlar ve üzerlerine inanılmaz desenler yaptırıyorlar. Aynı şey Nikaragua’da da vardı.


SÜSLÜ TIRNAKLAR

Akşam yalnız başıma çıkmak istemediğim için çarşıdan aldığın ceviche (yani limon ve sirke ile pişirilmiş bol maydanozlu karides ve balıktan oluşan bir yemek) ve şarapla otelde yapıyorum.

24-25 ARALIK 2013

Herkes otobüs 9 da ama erken git diyor. Elimdeki kitapta da otobüsün San Jose’den kalkıp buradan yolcu alıp devam ettiğini yazıyor. Bugün noel yollar tenhadır otobüs erken gelir diyerek saat 8 de yola çıkıyorum. Meğer artık buradan 9:15 de kalkan bir otobüs varmış. Noel olduğu için de tenha. Bu yolculuklarda sürprizlere razı olup beklemeye alışıyorsun.


VOLKAN POAS HALA AKTİF

Volkan Poas denizden 2700 m yükseklikte .Otobüs yeşillikler içinde kıvrılarak çıkan bir yoldan yükseliyor. Evlerin hepsinin önünde demir parmaklıklar var. Arabalarını da bu demirlerin arkasına park ediyorlar.

Poas Volkanında iki tane krater var. Biri hala hafiften aktif. Devamlı gaz çıkarıyor. Zaman zaman lava da püskürtüyormuş. Ama son ciddi patlama 1952-54 yıllarında olmuş.

İkinci krater biraz yukarıda Botos gölü. En son 7500 yıl önce patlamış. Adını orada yaşayan eski bir kabileden alıyor.



Volkan çok rüzgarlı ve rüzgara göre manzara devamlı değişiyor. 5 dakika içinde gölü bulutlar kaplıyor ve sonra tekrar açılıyor. Tepeye çıkan yürüyüş yolu inanılmaz güzel. Ağaçlar yolun üzerinde tünel oluşturuyor. Çektiğim bir fotoğraf o yeşilliği karanlıktan dolayı siyah beyaz gibi çıkardı. İsviçreli Priscilla ile Arjantinli bir kız da yalnız dolaşıyorlar. Yollarımız çakışabilir. Benzer yerlere gideceğiz.


NEŞELİ AYİN

Volkan dönüşü sokak aralında dolaşırken bir rock müzik sesi duyuyorum ve tabi hemen içeri dalıyorum.üç gitar , bir bateri ve bir klavyeden oluşan orkestra hareketli bir müzik çalıyor ve içerideki herkes ayakta dans ediyor. Herhalde noel partisi diyorum. 

Ama sonra anlıyorum ki bu bir dini ayin. Ekranda şarkının sözleri yazıyor.İsa koruyucu ,bizi seven, o bir kral vb sözler. Müzik güzel. Bu mezhebi sevdim. Daha fakir insanların katıldığı bir toplantıydı. Fakat sorup soruşturmama rağmen ne olduğunu tam öğrenmedim.

Otelim tam Katedralin köşesinde. Katedral akşam saat 6 dan itibaren devamlı olarak çanlarını çaldı. Ben de 7 deki törene gittim. Buradaki törene gelenler çok şık ve belli ki hali vakitleri daha yerinde. Müzik de daha romantik. Kocaman bir orkestra da burada var. Arada bir birileri çıkıp bir şeyler okuyor sonra da şarkılar söyleniyor. Burası kibar) ama bence sıkıcı.. Öbür tarafta hiç konuşma yoktu. Konuşma yerine şarkıların özlü sözlerini birlikte çoşarak söylüyorlardı.


CİDDİ KİLİSE

Sabah İlleana arıyor ve evlerine davet ediyor. Benim de yapacak bir işim yok. Her taraf kapalı. Meriç saat dörtte gelecek.bir taksiye atlayıp gidiyorum. Kızları guatemala’da gidilecek yerler hakkında bilgi veriyor. Sohbet ediyoruz. Beni otele bırakıyorlar.

Havaalanına Meriç’i karşılamaya gidiyorum. Gelmesine 20 dakika var ancak gelen uçak listesinde onun uçağı yok. Tabi bendeniz hemen panikliyorum. Acaba başka bir havaalanı var mı diye? Adamın birine soruyorum burası san jose havaalanı mı diye. Bir yığın laf ediyor. Yahu si ya da no de değil mi? Geveze adamlar. Zar zor anlıyorum ki burası Alajuela havaalanı ,herkes San Jose diyor ama değil diyormuş. Peki başka nerede havaalanı var diyorum 5 saat uzakta diyor. Kafayı yiyeceğim. Sonara anlıyorum ki adam şehirci. İşte biz böylelere milliyetçilikten de kötü bir şey olan şehirci diyoruz. Biz İzmirliler de biraz öyleyizdir ya..


Meriç geliyor. Neden onun uçağı listede yok bilmiyorum. O gece her yer kapalı olduğu için ortalıkta biraz dolaşıyoruz. Zaten çok yorgun erkenden yatıyoruz.

Meriç’le gezeceğimiz zaman çok az olduğu için özel bir firmadan transfer hizmeti alıyoruz. Aman allahım ne kadar lüks. Kapımızın önünden alıyor gideceğimiz yerin kapısına bırakıyor. Bu Kostarika’ya ait bir hizmet.



BALDİ KAPLICALARI

Noel tatilini fırsat bilen Amerikalılar buraya geliyorlar. Her yede İngilizce konuşuluyor. Zaten Meriç de benim İspanyolcamı çok yetersiz buldu. Durmadan dalga geçiyor. Ben onları pek anlamıyorum ama derdimi anlatıyorum. Bu da yetiyor ne yapalım.

Sabah 3 saatlik bir yolculukla Kostarika’nın en turistik yerlerinden biri olan Fortuna şehrine gidiyoruz. Bu bölge ülkenin pek çok tarım bitkileri ihtiyacını karşılıyormuş. Burada iki gün kalacağımız için hemen turlarımızı alıyoruz.

Öğleden sonra Baldi kaplıcalarına gidiyoruz. Burası orta karar bir kaplıca. Biraz daha ucuz ve pahalı olanı da var. Ama meşhur olan bu.İçi çok hoş. Çeşitli yerlerden sular akıyor. Suların içine barlar yapmışlar. Biz de içkilerimizi alıp keyif yapıyoruz. Akşam yemeğini de orada yiyip otele dönüyoruz.



Bugün iki tane turumuz var. Sabah erkenden kalkıp nehir turuna gidiyoruz. Lastik botlarla nehrin akışına kapılıp gidiyoruz. Bu arada rehberimiz bize ağaçları, bitkileri anlatıyor.

Nehir yağmur mevsiminde 3 m daha yükseliyormuş. Bazı ağaçlar toprak kaymasını engellemek için köklerini yayıyorlar. Doğa bir nevi kendini koruyor. Gezi sırasında çeşitli kuşlar, tukan, timsah, tembel hayvan, çeşitli boylarda kertenkeleler, bağıran (howling) maymunlar görüyor ve onlar hakkında bilgiler alıyoruz.



TEKNE YOLCULUĞU

Örneğin maymunlar bebeklerini emzirdikleri ilk bir iki hafta onları önlerinde daha sonra büyüyünceye kadar sırtlarında taşıyorlar balinadan sonra sesi en kalın hayvanlarmış. Tembel hayvan çok az yiyor, yediğini 32 saatte hazım ediyormuş. Jesus Christ lizard saatte 65 km hızla suyun üzerinde yürüyebilirmiş. İnternetten videosunu seyredebilirsiniz. Çok neşeli.

Yol üzerinde çiftliği bulunan 100 yaşındaki Peter’i ziyaret edip orada kahve içiyoruz. Çiftlik çok büyük. Torunlarından bir kısmı burada işleri idare ediyorlar.


YEŞİL KERTELKELE
Devlet 100. yaş günü hediyesi olarak Peter’ın çiftliğine elektrik getirmiş ama o evine bağlatmamış. Bilim adamları Peter’i
inceliyormuş.

Öğlen yemek yiyip,biraz dinlenip hoop yeni bir tura katılıyoruz. Bunda da meşhur arenal yanardağının eteğine gideceğiz çeşitli hayvanlar göreceğiz sanıyoruz ama yanılıyoruz. Bereket rehberimiz çok şeker ve bitkiler konusunda çok bilgili. Ormandaki bitkilerin neredeyse hepsinin özelliğini tek tek anlatıyor.


ARENAL YANARDAĞ YÜRÜYÜŞÜ

Mesela yürüyen bitki güneşi görebilmek için ayaklar ediniyor. Diğeri ise güneşi engelleyen bitkiye sarılıp onu öldürüyor ve güneşe yol açıyor. Ayrıca ormandaki bitkiler pek çok hastalığa iyi geliyor.

Güzel icekli bir bitkiye gecelerin kralı diyorlar.geceleri çok güzel kokuyor ve kuşları çekiyor. Ayrıca suyunu kaynatıp birine içirirsen onu yönetebiliyormuşsun. Hemen çaktırmadan bir iki çiçek cebime atıyorum. Bakarsınız lazım olur.J)

Arenal yanardağı hala aktif. En son 1968 yılında patlıyor ve eteğindeki köyde çok fazla tahribat yapıyor. Köyü başka bir yere taşıyorlar. Şimdi orada bir göl var ve lavaların üzerinde de yeni bir orman oluşmuş.

Tur sonunda kaplıcaların başlangıcı olan herkese açık alanda sıcak sulara giriyoruz.. Biz biraz arkalarda daha tenha bir yer buluyoruz

Bütün tur programları aynı olduğu için burası biraz kalabalık. İkram edilen içkilerimizi içip otelimize dönüyoruz. Sabah 5:30kalkacağız.


28 -29-30 ARALIK 2013

PUERTO VİEOJO

Sabah 6 da interbus gelip kapının önünden bizi alıyor. Yarabbim bu ne lükstür.:))

Yolumuz uzun 7 saat. Karaipler kıyısındaki Puerto Viejo ya gideceğiz. Öğlen 1 gibi otelimize varıyoruz. Ağaçlar ve çiçekler içinde Jacaranda oteli. Yerleşip kendimizi sokaklara atıyoruz. Tipik bir turist şehri. Pek çok Amerikalı buraya yerleşmiş. Çok şık mekanlar var. Sokaklarda dolanıp deniz kıyısındaki bir kafede keyif yapıyoruz. Turlara bakıyoruz ama gerek yok. Bisiklet kiralayıp gezeceğiz. Öğleden sonra dinlenip gece tekrar keşif yapıyoruz.



Sabah Meriç kendini iyi hissetmiyor. Ben bisiklet kiralayıp 13 km ötedeki kasabaya - Mazanillo- yola çıkıyorum. Yol çok güzel her taraf çeşitli ağaçlar, renkli çiçeklerle dolu. Bugün Pazar olduğu için herkes deniz kıyısında piknik yapmaya çıkmış. Mangallar yakılmış, yemekler içkiler herkes keyfinde.


 TEMBEL HAYVAN BANA POZ VERİYOR

Yolda bir tembel hayvan görüyorum. İnanılmaz komik. Kolunu kaldırıp poz veriyor. Biraz ileride dallarda maymunlar oynaşıyor. Kertenkelelerden bahsetmek bile abes.

Eşyalarımı birilerine emanet edip denize giriyorum. Kıyıda çok büyük dalgalar var. Sanırım çok çabuk sığlaşıyor. Kelimeler güzelliği anlatmaya yetmiyor. Burası panama sınırına çok yakın.

Akşamüzeri otele dönüyorum. Otelde organik malzemeler satacak bir dükkanın ve bir SPA’nın açılış partisi var. Partide havuç brokoli gibi sebzeleri kesmişler avokado ve patlıcanlı soslar yapmışlar ayrıca sebze suları ikram ediyorlar. Bir adam gitar çalıyor. Çeşitli kişiler çıkıp şarkı söylüyorlar. davetlilerin hemen hepsi Amerikalı. Bu bölgede İngilizce ana dil gibi. Lokantalar ,kafeler çok şık. Tanıtım amaçlı bir bana bir Meriç’e 15 dakikalık masaj hediye ediyorlar.

Ertesi gün erkenden Meriç’le bisikletlerimizi kiralayıp yola çıkıyoruz. O çok fazla tembel hayvan görmek istiyor. Şansına bir taneye rastlıyoruz. Maymunları da görüyoruz. Her gördüğümüz ağaçlı yola dalıyoruz. Bir kısmı ormanın içine bir kısmı denize çıkıyor. Denize çıkanları kaçırmıyor bir dalıp çıkıyoruz.



Manzanillo’ nun devamına gitmek istiyoruz ancak oraya yol yok. Milli bir park var. Yağmur ormanlarının içinden yürüyüp bir koya çıkıyorsunuz, sonra biraz daha yürüyorsunuz başka bir
koy. Böyle doğanın içinde dolanıyoruz. Dönüşte biralarımızı alıp güneşin batışını izliyoruz. Yorgunluktan ölüyorum. Güzel bir yemek yiyip erkenden yatıyoruz.



DUA EDEN ADAM

Bugün yılın son günü. Yarın Meriç dönüyor. Biz de Alajuela’ya yola çıkacağız. Tembellik yapıyoruz. Öğlen lüks servisimiz bizi alıp götürecek.


ana-kız mojito içip keyif yapıyor

yorumlar

Ekin Senlet4 Ocak 2014 18:40

Yengecim,
Meric'le Costa Rica gezinizi okudum simdi, gezdim geldim ben de sizinle. Ellerine saglik, yolun acik, keyfin bol olsun!

Cem Sarvan4 Ocak 2014 18:52

Nergiz, Costarica anilarimizi canlandirdin. Ayni timsah ayni yerde mi durur oyle, hayvanlar bile bu rahatliga ve ozgurluge alismis anlasilan. Hele o Poas ormanlarindaki sincaba ne demeli ! Yola ve guzellikleri kesfetmeye devam.. Cok sevgilerimizle, Cem-Canan-Denizzzzzzzz

Umut Dünyası5 Ocak 2014 13:25

Sevgili Nergiz ,
Idolümsün...ve sıkı takipteyim :)
Nice keyifli kesiflere...Sevgilerimle
Sevcan



Fotoğraflar


[Fotoğrafı büyültmek için üzerine tıklayın.

1743


YORUMLAR

Bu yazı için henüz yorum yazılmamıştır.




© Ekim 2015, NergizOvacik.com